Zihin-Beden Problemi

Zihin-Beden Problemi

Zihin-beden problemi, insan zihni ve bedeni arasındaki ilişkiyi konu alan felsefi bir konudur.

Zihin ve beden kavramlarının nasıl bir ilişki içinde olduğu net değildir. Örneğin; üzüntü (zihinsel olay), insanların ağlamasına (bedenin fiziksel durumu) neden olur. Bir şakayı komik bulmak (zihinsel olay), kişinin gülmesine (başka bir bedensel durum) yol açar. Acı hissi (zihinde) kişiyi kaçınma davranışları (bedende) yapmaya zorlar.

Benzer şekilde, bedenin özellikle beynin kimyasının ilaçlarla değiştirilmesi, bir kişinin ruh halini önemli şekillerde değiştirebilir. Alternatif olarak, bilişsel davranışçı terapi gibi müdahaleler, bedensel sağlık üzerinde oldukça etkilidir.

Genel olarak, zihin-beden bağlantısı sorunlu görünmemektedir. Ancak, bu ilişkilerin ne şekilde ele alınması gerektiği konusunda metafizik veya bilimsel bir bakış açısından sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bu tür düşünceler bazı soruları tartışmaya açık hale getirir:

1-Zihin ve beden iki ayrı varlık mıdır, yoksa tek bir varlık mı?

2-Zihin ve beden iki ayrı varlıksa, nedensel olarak etkileşim içinde midir?

3-Bu iki ayrı varlığın nedensel olarak etkileşim içinde olması mümkün müdür?

4-Bu etkileşimin doğası nedir?

5-Bu etkileşim hiç ampirik bir çalışmanın konusu olabilir mi?

6-Zihin ve beden tek bir varlıksa, zihinsel olaylar fiziksel olaylarla açıklanabilir mi? ya da tam tersi?

7-Zihinsel ve fiziksel olaylar arasındaki ilişki, gelişim sürecinde mi ortaya çıkar?

Bu ve diğer sorular, zihin ve beden arasındaki ilişkiyi tartışan ve tümüyle “zihin-beden problemi” başlığı altında yer alan sorulardır.

Zihin-beden problemi

Zihin-Beden Problemi ve Zihinsel Nedensellik

Zihinsel nedensellik çoğu zaman zihin-beden problemindeki ifadelerde açıkça yer alır. Bazı felsefeciler, psikolojik açıklamanın özünün zihinsel nedenselliğin anlaşılabilirliğine dayandığını belirtmektedirler. Eğer zihniniz ve onun durumları, inançlarınız ve arzularınız gibi, bedensel davranışlarınızdan nedensel olarak izole olsaydı, o zaman zihninizde olup bitenler yaptıklarınızı açıklayamazdı. Psikolojik açıklama yoksa, ahlaki sorumluluk gibi kavramlar da yok olur. Açıkça, zihinsel nedensellik probleminin tatmin edici bir şekilde çözülmesi oldukça önemlidir ve zihin ile davranışın (ve daha genel olarak fiziksel dünyayla) nedensel ilişkisi hakkında birden fazla soru ortaya çıkabilir.

René Descartes, zihin-beden ilişkisi üzerine sonraki tartışmaların gündemini belirlemiştir. Descartes’a göre, zihinler ve bedenler, farklı “madde” türleridir. Bedenler, duygu veya düşünceden yoksun olan, uzaya yayılan maddelerdir; zihinler ise uzantısız, düşünen ve hisseden maddelerdir. Ancak, eğer zihinler ve bedenler radikal şekilde farklı maddi türlerse, bunların nasıl nedensel olarak etkileşim içine gireceğini görmek kolay değildir. Günümüz fizik biliminin kabul ettiği nedensel ilişkiler, itme-çekme türlerinin ötesine geçebilmektedir.

Nörobilimci ve psikiyatrist olan Georg Northoff, zihinsel nedenselliğin klasik, formel ve nihai nedensellik ile uyumlu olduğunu öne sürmektedir.

Biyolog, teorik sinirbilimci ve filozof Walter J. Freeman, zihin-beden etkileşimini “dönüşümlü nedensellik” bağlamında açıklamanın, doğrusal nedensellikten daha alakalı olduğunu belirtmektedir.

Sinirbilimde, beyin aktiviteleri ile öznel, bilinçli deneyimler arasındaki korelasyonlar hakkında çok şey öğrenilmiştir. Birçok kişi, sinirbilimin nihayetinde bilinci açıklayacağını öne sürmektedir: “…bilinç, sinir hücrelerinin etkileşen popülasyonları tarafından kullanılan moleküler sinyal yolları açısından açıklanacak biyolojik bir süreçtir…” Ancak bu görüş, bilincin hala bir süreç olarak gösterilememiş olması nedeniyle eleştirilmiştir ve bilincin doğrudan beyin aktivitesi ile ilişkilendirilmesinin “zor problemi” hala belirsizliğini korumaktadır.

Günümüzde bilişsel bilim, insan algısı, düşüncesi ve eyleminin bedenle nasıl şekillendiğine dair giderek daha fazla ilgi duymaktadır. Soyut bilgi işleme modelleri, insan zihnini açıklamak için yeterli kabul edilmemektedir. İlgi, materyal insan bedeni ile çevresi arasındaki etkileşimlere ve bu etkileşimlerin zihni nasıl şekillendirdiğine kaymıştır. Bu yaklaşımın savunucuları, nihayetinde bu yaklaşımın, Descartes’ın maddi olmayan zihin ile insan varlığının maddi varlığı arasındaki ayrımı ortadan kaldıracağını ümit etmektedirler. Zihin-beden ayrımını aşmaya yönelik özellikle umut verici bir konu, bedensel eylemlerin incelenmesidir. Bu tür eylemler, dış uyaranlara karşı refleksif tepkiler veya zihinsel durumların motor özelliklerle ilişkisi olmayan, anlam yüklü hareketlerdir (örneğin, bir butona basarak bir seçim yapmak). Bu tür eylemlerin şekli, zamanlaması ve etkileri, anlamlarıyla bir bütündür. Bu tür eylemleri, yalnızca maddi özelliklerini inceleyerek anlayabiliriz. Taklit, iletişimsel jestler ve araç kullanımı, bu tür eylemlere örneklerdir.

Psikosomatik Hastalıklar incelemek için TIKLAYINIZ